>
Dersin Adı Dersin Kodu Dersin Türü Dersin Düzeyi Dersin Yılı Dersin Verildiği Dönem AKTS Kredisi
Özgün Baskı Teknikleri I GRB329 Seçmeli Lisans 3 Güz 6

Öğretim Elemanı Adı

Doç. Dr. Suna Özgür KARAALAN

Dersin Öğrenme Kazanımları

1) Baskı tekniklerini uygular.
2) Baskı teknolojilerini özgün çalışmalarında kullanır.
3) Gravür Baskı Tekniğini kullanır.
4) Linolyum Baskı Tekniğini bilir ve uygular.
5) Ağaç Baskı Tekniğini bilir ve uygular.

Program Yeterliliği İlişkisi

  Program Yeterlilikleri
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
Öğrenme Kazanımları
1 Yüksek     Yüksek     Yüksek      
2   Yüksek Yüksek     Yüksek        
3   Yüksek   Yüksek   Yüksek        
4   Yüksek   Yüksek       Yüksek    
5     Yüksek Yüksek   Yüksek        

Eğitim Şekli

Yüz Yüze

Ön Koşullar, Diğer Koşullar

Yok

Önerilen Destekleyici Dersler

baskı teknikleri

Dersin İçeriği

Resim ve grafik sanatlarda kullanılan özgün baskı tekniklerinden linol baskı, tahta baskı ve çukur baskı (gravür) teknikleri öğretilerek uygulamalar yapılacaktır. Ders Türk ve dünya özgün baskı sanatından örnek çalışmaların gösterimi ve anlatımı ile desteklenecektir.

Haftalık Ders İzlencesi

1) .
2) Çoğu kimsenin bildiği gibi şimdiki matbaacılığın temellerini atan Johannes Gutenberg değildir. Tarih boyunca yazıya dayalı eserlerin, belgelerin çoğaltılması, artık o işi meslek edinen kişilerce teker teker yazılarak yapılıyordu. Tabii bu çok uzun zaman alıyor ve çok emek istiyordu. Bu işlerin daha kolay olabileceğini düşünen ilk Çinliler olmuştur. Matbaa'nın temellerinin oluşmasında Çinliler'in ilk çalışmaları daha sonra batı milletlerine yol göstermiştir. Çinliler 2. yüzyılda mermer kabartma şekil ve yazıların üzerine ıslak kâğıt presliyor ve sonra da bu kâğıtları mürekkepliyorlardı. Dört yüzyıl sonra bunu değiştirdiler. Ağaç blokları oyarak basılacak iş kabartma hâline getiriliyor, daha sonra fırça ile mürekkep sürülüp, preslenerek kağıda baskı yapılıyordu. Bu yöntemle basımı yapılan en eski yapıtlar 764-770 arasında Japon İmparatoriçesi Şotoku'nun bastırdığı Budacı Büyüler, 868'de Çin'de basılan ve ilk basılmış kitap olarak bilinen 'Elmas Sutra' ve 932'den başlayarak 130 cilt halinde basılan bir Çin klâsik yapıtları koleksiyonudur. 11. yüzyıla gelindiğinde Çinliler tipo baskı sisteminin ilk modelini oluşturdular. Artık metni oluşturan şekil ve harf kalıpları yaparak bu kalıpları birden fazla işte kullanabilmeyi amaçlıyorlardı. Bu harfleri çeşitli kimyasal işlemlerden geçirerek sertleştiriyor, sonra metne göre dizip tekrar reçine ve mum gibi maddelerin yardımıyla birbirine tutturuyorlardı. Oluşan bu basit kalıptan baskı yapıldıktan sonra harf ve şekiller tekrar kullanılmak üzere sıcakta birbirinden ayrıştırılıyordu. Tarihin seyrinde bu yüzyıllardaki yoğun kavimler göçleri ile Çinliler'in buraya kadar geliştirdikleri baskı tekniği, Türklerle ve Moğollarla beraber doğu Avrupa'ya kadar taşındı. Avrupa'da matbaacılık Marco Polo'nun Çin'de gördüğü ve büyük bir ciddiyetle incelediği ağaç baskı bloklarıyla basım yöntemi (ksilografi) Avrupa'da 14. y.y.'da parşömenden kâğıda geçişle birlikte ortaya çıktı. Avrupa'da baskı ilk önce dinî eserlerin basımıyla başlar. Oymacılığın da gelişmesiyle birkaç sayfalık işler de basılabilmektedir. Tabi burada en büyük sorun harflerin ahşap olması ve fazla tiraj yapamadan dağılmasıdır. Harfler daha sonra dayanıklı metaller üzerinde denendi. Pirinç veya tunçtan oluşan baskı harfleri kil veya kurşun üzerine vurularak matrisi oluşturuluyor, bunun üzerine de kurşun dökülerek klişe levha oluşturuluyordu. TİPO DOĞUYOR 15. yüzyılda bir kuyumcu ustası olan Gutenberg, bu zamana kadar gelişen baskı ekipmanlarının eksiklerini bulmuş, o hataları gidererek şimdiki tipo tekniğini geliştirmiştir. Gutenberg sisteminde harfleri tek tek dökerek hazırlıyordu. Karakterin önce kalıbı hazırlanıyor, bu kalıp belli bir düzende çevresini de kaplayacak şekilde kurşun veya pirinç dökülerek matris elde ediliyordu. Matris tipo baskıda içine kurşunun dökülüp harfin kabartma şeklini aldığı ayrı ayrı harf kalıbıdır. Matrisler birden fazla kullanılabiliyorlardı. Yapılan bu matrisler istenilen işe göre elle dizilir, kalıbı oluşturulur. Daha sonra bu satırlar birleştirilerek işin tümünün kalıbı ortaya çıkar, bu kalıp üzerine de kurşun alaşımı dökülerek klişe levha hazırlanır. Burada Gutenberg harfleri ilk önce tunçtan dökmüş, fakat bu kağıdı delmiştir. Kurşun kullandığında ise baskı yapıldıkça harflerin çok çabuk ezildiğini görür. Bunun üzerine kurşun alaşımı dediğimiz, içinde Kalay ve Antimuan'ın da bulunduğu karışımı ortaya çıkarır. Hazırlanan bu kalıpların vidalı ve metal basit presler yardımıyla kağıda baskısı yaptırılıyordu. Klişe kalıp yüzeyine mürekkep sürülerek bu ahşap preslerden yeterince sıkıştırılarak baskı kağıda geçiriliyordu. 19. yüzyılın sonlarına kadar bu sistem makineleşerek devam etti. Artık ister tabaka, ister bobin kağıda hızlı baskı yapabilen mekanik baskı makineleri yapıldı. 1900'lerin başında ise matbaacılıkta yeni bir devir açıldı. 1904 yılında ofset baskı tekniği Amerikalı Ira W. Rubel tarafından bulundu. İlerleyen yıllardan günümüze kadar ofset teknolojisi çok gelişti ve günümüzde dijital baskı dediğimiz teknolojiye kadar ulaştı. Bu gelişmede bilgisayar teknolojisinin çok etkisi oldu. İlk zamanlar ofset hazırlıkta ve matbaa makinelerinin kumanda kısımlarında kullanılan bilgisayarlar, şu anda sektörün vazgeçilmez parçası olmuştur. Bundan sonra tarihi seyrinden sıyrılarak şu anda matbaacılık teknolojisi, baskı teknolojisinin çeşitliliği ve buna bağlı olarak yan sektörlerle ilgisini inceleyebiliriz. İnsan ihtiyaçlarındaki sınırsızlığa karşı baskı teknolojisi de sadece ofsette kalmamış, insanların tüm yöndeki baskı ihtiyaçlarını karşılamak için çeşitli baskı yöntemleri ortaya çıkmıştır. Baskı tekniklerini günümüzde 6 ana gruba ayırabiliriz. 1. Tipo (Yüksek) baskı 2. Serigrafi (Elek) baskı 3. Ofset baskı 4. Flekso baskı 5. Tifdruk (Çukur) baskı 6. Dijital Baskı 1. TIPO (YUKSEK) BASKI Teknik bakımdan ilk bulunan sistem olduğundan yukarıda da gelişimi anlatılmıştı. Yüksek baskı denmesinin sebebi basılacak yerlerin ana kalıp gövdesinden bir miktar yüksekte olmasıdır. Genelde kullanılan sistemi ile anlatacak olursak, mürekkep merdane sistemi, kalıp şasesi ve kâğıt kazanından oluşur. Altta gidip gelen kalıp şasesi ilk önce baştaki mürekkep merdanelerinden yüzeyine yeterince mürekkebi alır. Şase gidip gelme hareketinde mürekkebi alıp dönüşünde kâğıt kazanda tutulmuş silindirin üzerinden dönerek gitmesiyle kâğıda baskıyı gerçekleştirir. Gelişimi içinde elle baskıdan, motor ve buhar gücüyle çalışan, yarı elektronik hızlı makinelere kadar çeşitleri vardır. Buna bağlı olarak dizgi ve fotoğraf baskı işlemleri gelişmiştir. Dizgi için çeşitli makineler, fotoğraf baskısı için de klişe yöntemi kullanılmıştır. Örneğin günlük bir gazetede harflerin elle kumpaslarda dizilip, kalıpların oluşturulması işinde 10-15 kişi çalışırken, dizgi makineleriyle bu sayı 3-4 kişiye inmiştir. Fotoğraf baskılarında ise klişe yöntemi belli bir kaliteye kadar iş görmüştür. Klişesi çekilecek fotoğraf ilk önce fotoğrafik yöntemlerle tramlanarak filmi çekilir. Klişe, bu tramlı film klişe makinesinde, üzerinde özel bir katman (emülsiyon) bulunan kurşun levha üzerine tekrar fotoğrafik ve kimyasal yöntemlerle iş olan yerlerin yüksekte, iş olmayan yerlerin çukurlaşması sağlanarak yapılır. Şu anda bu sistemde genellikle fazla incelik istemeyen, az tirajlı işler yer yer basılmaktadır. Pilyaj, perforaj, numaratör, gofre ve kesim gibi işlerde ise hâlâ kullanılmaktadır
3) Çoğu kimsenin bildiği gibi şimdiki matbaacılığın temellerini atan Johannes Gutenberg değildir. Tarih boyunca yazıya dayalı eserlerin, belgelerin çoğaltılması, artık o işi meslek edinen kişilerce teker teker yazılarak yapılıyordu. Tabii bu çok uzun zaman alıyor ve çok emek istiyordu. Bu işlerin daha kolay olabileceğini düşünen ilk Çinliler olmuştur. Matbaa'nın temellerinin oluşmasında Çinliler'in ilk çalışmaları daha sonra batı milletlerine yol göstermiştir. Çinliler 2. yüzyılda mermer kabartma şekil ve yazıların üzerine ıslak kâğıt presliyor ve sonra da bu kâğıtları mürekkepliyorlardı. Dört yüzyıl sonra bunu değiştirdiler. Ağaç blokları oyarak basılacak iş kabartma hâline getiriliyor, daha sonra fırça ile mürekkep sürülüp, preslenerek kağıda baskı yapılıyordu. Bu yöntemle basımı yapılan en eski yapıtlar 764-770 arasında Japon İmparatoriçesi Şotoku'nun bastırdığı Budacı Büyüler, 868'de Çin'de basılan ve ilk basılmış kitap olarak bilinen 'Elmas Sutra' ve 932'den başlayarak 130 cilt halinde basılan bir Çin klâsik yapıtları koleksiyonudur. 11. yüzyıla gelindiğinde Çinliler tipo baskı sisteminin ilk modelini oluşturdular. Artık metni oluşturan şekil ve harf kalıpları yaparak bu kalıpları birden fazla işte kullanabilmeyi amaçlıyorlardı. Bu harfleri çeşitli kimyasal işlemlerden geçirerek sertleştiriyor, sonra metne göre dizip tekrar reçine ve mum gibi maddelerin yardımıyla birbirine tutturuyorlardı. Oluşan bu basit kalıptan baskı yapıldıktan sonra harf ve şekiller tekrar kullanılmak üzere sıcakta birbirinden ayrıştırılıyordu. Tarihin seyrinde bu yüzyıllardaki yoğun kavimler göçleri ile Çinliler'in buraya kadar geliştirdikleri baskı tekniği, Türklerle ve Moğollarla beraber doğu Avrupa'ya kadar taşındı. Avrupa'da matbaacılık Marco Polo'nun Çin'de gördüğü ve büyük bir ciddiyetle incelediği ağaç baskı bloklarıyla basım yöntemi (ksilografi) Avrupa'da 14. y.y.'da parşömenden kâğıda geçişle birlikte ortaya çıktı. Avrupa'da baskı ilk önce dinî eserlerin basımıyla başlar. Oymacılığın da gelişmesiyle birkaç sayfalık işler de basılabilmektedir. Tabi burada en büyük sorun harflerin ahşap olması ve fazla tiraj yapamadan dağılmasıdır. Harfler daha sonra dayanıklı metaller üzerinde denendi. Pirinç veya tunçtan oluşan baskı harfleri kil veya kurşun üzerine vurularak matrisi oluşturuluyor, bunun üzerine de kurşun dökülerek klişe levha oluşturuluyordu. TİPO DOĞUYOR 15. yüzyılda bir kuyumcu ustası olan Gutenberg, bu zamana kadar gelişen baskı ekipmanlarının eksiklerini bulmuş, o hataları gidererek şimdiki tipo tekniğini geliştirmiştir. Gutenberg sisteminde harfleri tek tek dökerek hazırlıyordu. Karakterin önce kalıbı hazırlanıyor, bu kalıp belli bir düzende çevresini de kaplayacak şekilde kurşun veya pirinç dökülerek matris elde ediliyordu. Matris tipo baskıda içine kurşunun dökülüp harfin kabartma şeklini aldığı ayrı ayrı harf kalıbıdır. Matrisler birden fazla kullanılabiliyorlardı. Yapılan bu matrisler istenilen işe göre elle dizilir, kalıbı oluşturulur. Daha sonra bu satırlar birleştirilerek işin tümünün kalıbı ortaya çıkar, bu kalıp üzerine de kurşun alaşımı dökülerek klişe levha hazırlanır. Burada Gutenberg harfleri ilk önce tunçtan dökmüş, fakat bu kağıdı delmiştir. Kurşun kullandığında ise baskı yapıldıkça harflerin çok çabuk ezildiğini görür. Bunun üzerine kurşun alaşımı dediğimiz, içinde Kalay ve Antimuan'ın da bulunduğu karışımı ortaya çıkarır. Hazırlanan bu kalıpların vidalı ve metal basit presler yardımıyla kağıda baskısı yaptırılıyordu. Klişe kalıp yüzeyine mürekkep sürülerek bu ahşap preslerden yeterince sıkıştırılarak baskı kağıda geçiriliyordu. 19. yüzyılın sonlarına kadar bu sistem makineleşerek devam etti. Artık ister tabaka, ister bobin kağıda hızlı baskı yapabilen mekanik baskı makineleri yapıldı. 1900'lerin başında ise matbaacılıkta yeni bir devir açıldı. 1904 yılında ofset baskı tekniği Amerikalı Ira W. Rubel tarafından bulundu. İlerleyen yıllardan günümüze kadar ofset teknolojisi çok gelişti ve günümüzde dijital baskı dediğimiz teknolojiye kadar ulaştı. Bu gelişmede bilgisayar teknolojisinin çok etkisi oldu. İlk zamanlar ofset hazırlıkta ve matbaa makinelerinin kumanda kısımlarında kullanılan bilgisayarlar, şu anda sektörün vazgeçilmez parçası olmuştur. Bundan sonra tarihi seyrinden sıyrılarak şu anda matbaacılık teknolojisi, baskı teknolojisinin çeşitliliği ve buna bağlı olarak yan sektörlerle ilgisini inceleyebiliriz. İnsan ihtiyaçlarındaki sınırsızlığa karşı baskı teknolojisi de sadece ofsette kalmamış, insanların tüm yöndeki baskı ihtiyaçlarını karşılamak için çeşitli baskı yöntemleri ortaya çıkmıştır. Baskı tekniklerini günümüzde 6 ana gruba ayırabiliriz. 1. Tipo (Yüksek) baskı 2. Serigrafi (Elek) baskı 3. Ofset baskı 4. Flekso baskı 5. Tifdruk (Çukur) baskı 6. Dijital Baskı 1. TIPO (YUKSEK) BASKI Teknik bakımdan ilk bulunan sistem olduğundan yukarıda da gelişimi anlatılmıştı. Yüksek baskı denmesinin sebebi basılacak yerlerin ana kalıp gövdesinden bir miktar yüksekte olmasıdır. Genelde kullanılan sistemi ile anlatacak olursak, mürekkep merdane sistemi, kalıp şasesi ve kâğıt kazanından oluşur. Altta gidip gelen kalıp şasesi ilk önce baştaki mürekkep merdanelerinden yüzeyine yeterince mürekkebi alır. Şase gidip gelme hareketinde mürekkebi alıp dönüşünde kâğıt kazanda tutulmuş silindirin üzerinden dönerek gitmesiyle kâğıda baskıyı gerçekleştirir. Gelişimi içinde elle baskıdan, motor ve buhar gücüyle çalışan, yarı elektronik hızlı makinelere kadar çeşitleri vardır. Buna bağlı olarak dizgi ve fotoğraf baskı işlemleri gelişmiştir. Dizgi için çeşitli makineler, fotoğraf baskısı için de klişe yöntemi kullanılmıştır. Örneğin günlük bir gazetede harflerin elle kumpaslarda dizilip, kalıpların oluşturulması işinde 10-15 kişi çalışırken, dizgi makineleriyle bu sayı 3-4 kişiye inmiştir. Fotoğraf baskılarında ise klişe yöntemi belli bir kaliteye kadar iş görmüştür. Klişesi çekilecek fotoğraf ilk önce fotoğrafik yöntemlerle tramlanarak filmi çekilir. Klişe, bu tramlı film klişe makinesinde, üzerinde özel bir katman (emülsiyon) bulunan kurşun levha üzerine tekrar fotoğrafik ve kimyasal yöntemlerle iş olan yerlerin yüksekte, iş olmayan yerlerin çukurlaşması sağlanarak yapılır. Şu anda bu sistemde genellikle fazla incelik istemeyen, az tirajlı işler yer yer basılmaktadır. Pilyaj, perforaj, numaratör, gofre ve kesim gibi işlerde ise hâlâ kullanılmaktadır
4) Çoğu kimsenin bildiği gibi şimdiki matbaacılığın temellerini atan Johannes Gutenberg değildir. Tarih boyunca yazıya dayalı eserlerin, belgelerin çoğaltılması, artık o işi meslek edinen kişilerce teker teker yazılarak yapılıyordu. Tabii bu çok uzun zaman alıyor ve çok emek istiyordu. Bu işlerin daha kolay olabileceğini düşünen ilk Çinliler olmuştur. Matbaa'nın temellerinin oluşmasında Çinliler'in ilk çalışmaları daha sonra batı milletlerine yol göstermiştir. Çinliler 2. yüzyılda mermer kabartma şekil ve yazıların üzerine ıslak kâğıt presliyor ve sonra da bu kâğıtları mürekkepliyorlardı. Dört yüzyıl sonra bunu değiştirdiler. Ağaç blokları oyarak basılacak iş kabartma hâline getiriliyor, daha sonra fırça ile mürekkep sürülüp, preslenerek kağıda baskı yapılıyordu. Bu yöntemle basımı yapılan en eski yapıtlar 764-770 arasında Japon İmparatoriçesi Şotoku'nun bastırdığı Budacı Büyüler, 868'de Çin'de basılan ve ilk basılmış kitap olarak bilinen 'Elmas Sutra' ve 932'den başlayarak 130 cilt halinde basılan bir Çin klâsik yapıtları koleksiyonudur. 11. yüzyıla gelindiğinde Çinliler tipo baskı sisteminin ilk modelini oluşturdular. Artık metni oluşturan şekil ve harf kalıpları yaparak bu kalıpları birden fazla işte kullanabilmeyi amaçlıyorlardı. Bu harfleri çeşitli kimyasal işlemlerden geçirerek sertleştiriyor, sonra metne göre dizip tekrar reçine ve mum gibi maddelerin yardımıyla birbirine tutturuyorlardı. Oluşan bu basit kalıptan baskı yapıldıktan sonra harf ve şekiller tekrar kullanılmak üzere sıcakta birbirinden ayrıştırılıyordu. Tarihin seyrinde bu yüzyıllardaki yoğun kavimler göçleri ile Çinliler'in buraya kadar geliştirdikleri baskı tekniği, Türklerle ve Moğollarla beraber doğu Avrupa'ya kadar taşındı. Avrupa'da matbaacılık Marco Polo'nun Çin'de gördüğü ve büyük bir ciddiyetle incelediği ağaç baskı bloklarıyla basım yöntemi (ksilografi) Avrupa'da 14. y.y.'da parşömenden kâğıda geçişle birlikte ortaya çıktı. Avrupa'da baskı ilk önce dinî eserlerin basımıyla başlar. Oymacılığın da gelişmesiyle birkaç sayfalık işler de basılabilmektedir. Tabi burada en büyük sorun harflerin ahşap olması ve fazla tiraj yapamadan dağılmasıdır. Harfler daha sonra dayanıklı metaller üzerinde denendi. Pirinç veya tunçtan oluşan baskı harfleri kil veya kurşun üzerine vurularak matrisi oluşturuluyor, bunun üzerine de kurşun dökülerek klişe levha oluşturuluyordu. TİPO DOĞUYOR 15. yüzyılda bir kuyumcu ustası olan Gutenberg, bu zamana kadar gelişen baskı ekipmanlarının eksiklerini bulmuş, o hataları gidererek şimdiki tipo tekniğini geliştirmiştir. Gutenberg sisteminde harfleri tek tek dökerek hazırlıyordu. Karakterin önce kalıbı hazırlanıyor, bu kalıp belli bir düzende çevresini de kaplayacak şekilde kurşun veya pirinç dökülerek matris elde ediliyordu. Matris tipo baskıda içine kurşunun dökülüp harfin kabartma şeklini aldığı ayrı ayrı harf kalıbıdır. Matrisler birden fazla kullanılabiliyorlardı. Yapılan bu matrisler istenilen işe göre elle dizilir, kalıbı oluşturulur. Daha sonra bu satırlar birleştirilerek işin tümünün kalıbı ortaya çıkar, bu kalıp üzerine de kurşun alaşımı dökülerek klişe levha hazırlanır. Burada Gutenberg harfleri ilk önce tunçtan dökmüş, fakat bu kağıdı delmiştir. Kurşun kullandığında ise baskı yapıldıkça harflerin çok çabuk ezildiğini görür. Bunun üzerine kurşun alaşımı dediğimiz, içinde Kalay ve Antimuan'ın da bulunduğu karışımı ortaya çıkarır. Hazırlanan bu kalıpların vidalı ve metal basit presler yardımıyla kağıda baskısı yaptırılıyordu. Klişe kalıp yüzeyine mürekkep sürülerek bu ahşap preslerden yeterince sıkıştırılarak baskı kağıda geçiriliyordu. 19. yüzyılın sonlarına kadar bu sistem makineleşerek devam etti. Artık ister tabaka, ister bobin kağıda hızlı baskı yapabilen mekanik baskı makineleri yapıldı. 1900'lerin başında ise matbaacılıkta yeni bir devir açıldı. 1904 yılında ofset baskı tekniği Amerikalı Ira W. Rubel tarafından bulundu. İlerleyen yıllardan günümüze kadar ofset teknolojisi çok gelişti ve günümüzde dijital baskı dediğimiz teknolojiye kadar ulaştı. Bu gelişmede bilgisayar teknolojisinin çok etkisi oldu. İlk zamanlar ofset hazırlıkta ve matbaa makinelerinin kumanda kısımlarında kullanılan bilgisayarlar, şu anda sektörün vazgeçilmez parçası olmuştur. Bundan sonra tarihi seyrinden sıyrılarak şu anda matbaacılık teknolojisi, baskı teknolojisinin çeşitliliği ve buna bağlı olarak yan sektörlerle ilgisini inceleyebiliriz. İnsan ihtiyaçlarındaki sınırsızlığa karşı baskı teknolojisi de sadece ofsette kalmamış, insanların tüm yöndeki baskı ihtiyaçlarını karşılamak için çeşitli baskı yöntemleri ortaya çıkmıştır. Baskı tekniklerini günümüzde 6 ana gruba ayırabiliriz. 1. Tipo (Yüksek) baskı 2. Serigrafi (Elek) baskı 3. Ofset baskı 4. Flekso baskı 5. Tifdruk (Çukur) baskı 6. Dijital Baskı 1. TIPO (YUKSEK) BASKI Teknik bakımdan ilk bulunan sistem olduğundan yukarıda da gelişimi anlatılmıştı. Yüksek baskı denmesinin sebebi basılacak yerlerin ana kalıp gövdesinden bir miktar yüksekte olmasıdır. Genelde kullanılan sistemi ile anlatacak olursak, mürekkep merdane sistemi, kalıp şasesi ve kâğıt kazanından oluşur. Altta gidip gelen kalıp şasesi ilk önce baştaki mürekkep merdanelerinden yüzeyine yeterince mürekkebi alır. Şase gidip gelme hareketinde mürekkebi alıp dönüşünde kâğıt kazanda tutulmuş silindirin üzerinden dönerek gitmesiyle kâğıda baskıyı gerçekleştirir. Gelişimi içinde elle baskıdan, motor ve buhar gücüyle çalışan, yarı elektronik hızlı makinelere kadar çeşitleri vardır. Buna bağlı olarak dizgi ve fotoğraf baskı işlemleri gelişmiştir. Dizgi için çeşitli makineler, fotoğraf baskısı için de klişe yöntemi kullanılmıştır. Örneğin günlük bir gazetede harflerin elle kumpaslarda dizilip, kalıpların oluşturulması işinde 10-15 kişi çalışırken, dizgi makineleriyle bu sayı 3-4 kişiye inmiştir. Fotoğraf baskılarında ise klişe yöntemi belli bir kaliteye kadar iş görmüştür. Klişesi çekilecek fotoğraf ilk önce fotoğrafik yöntemlerle tramlanarak filmi çekilir. Klişe, bu tramlı film klişe makinesinde, üzerinde özel bir katman (emülsiyon) bulunan kurşun levha üzerine tekrar fotoğrafik ve kimyasal yöntemlerle iş olan yerlerin yüksekte, iş olmayan yerlerin çukurlaşması sağlanarak yapılır. Şu anda bu sistemde genellikle fazla incelik istemeyen, az tirajlı işler yer yer basılmaktadır. Pilyaj, perforaj, numaratör, gofre ve kesim gibi işlerde ise hâlâ kullanılmaktadır
5) Çoğu kimsenin bildiği gibi şimdiki matbaacılığın temellerini atan Johannes Gutenberg değildir. Tarih boyunca yazıya dayalı eserlerin, belgelerin çoğaltılması, artık o işi meslek edinen kişilerce teker teker yazılarak yapılıyordu. Tabii bu çok uzun zaman alıyor ve çok emek istiyordu. Bu işlerin daha kolay olabileceğini düşünen ilk Çinliler olmuştur. Matbaa'nın temellerinin oluşmasında Çinliler'in ilk çalışmaları daha sonra batı milletlerine yol göstermiştir. Çinliler 2. yüzyılda mermer kabartma şekil ve yazıların üzerine ıslak kâğıt presliyor ve sonra da bu kâğıtları mürekkepliyorlardı. Dört yüzyıl sonra bunu değiştirdiler. Ağaç blokları oyarak basılacak iş kabartma hâline getiriliyor, daha sonra fırça ile mürekkep sürülüp, preslenerek kağıda baskı yapılıyordu. Bu yöntemle basımı yapılan en eski yapıtlar 764-770 arasında Japon İmparatoriçesi Şotoku'nun bastırdığı Budacı Büyüler, 868'de Çin'de basılan ve ilk basılmış kitap olarak bilinen 'Elmas Sutra' ve 932'den başlayarak 130 cilt halinde basılan bir Çin klâsik yapıtları koleksiyonudur. 11. yüzyıla gelindiğinde Çinliler tipo baskı sisteminin ilk modelini oluşturdular. Artık metni oluşturan şekil ve harf kalıpları yaparak bu kalıpları birden fazla işte kullanabilmeyi amaçlıyorlardı. Bu harfleri çeşitli kimyasal işlemlerden geçirerek sertleştiriyor, sonra metne göre dizip tekrar reçine ve mum gibi maddelerin yardımıyla birbirine tutturuyorlardı. Oluşan bu basit kalıptan baskı yapıldıktan sonra harf ve şekiller tekrar kullanılmak üzere sıcakta birbirinden ayrıştırılıyordu. Tarihin seyrinde bu yüzyıllardaki yoğun kavimler göçleri ile Çinliler'in buraya kadar geliştirdikleri baskı tekniği, Türklerle ve Moğollarla beraber doğu Avrupa'ya kadar taşındı. Avrupa'da matbaacılık Marco Polo'nun Çin'de gördüğü ve büyük bir ciddiyetle incelediği ağaç baskı bloklarıyla basım yöntemi (ksilografi) Avrupa'da 14. y.y.'da parşömenden kâğıda geçişle birlikte ortaya çıktı. Avrupa'da baskı ilk önce dinî eserlerin basımıyla başlar. Oymacılığın da gelişmesiyle birkaç sayfalık işler de basılabilmektedir. Tabi burada en büyük sorun harflerin ahşap olması ve fazla tiraj yapamadan dağılmasıdır. Harfler daha sonra dayanıklı metaller üzerinde denendi. Pirinç veya tunçtan oluşan baskı harfleri kil veya kurşun üzerine vurularak matrisi oluşturuluyor, bunun üzerine de kurşun dökülerek klişe levha oluşturuluyordu. TİPO DOĞUYOR 15. yüzyılda bir kuyumcu ustası olan Gutenberg, bu zamana kadar gelişen baskı ekipmanlarının eksiklerini bulmuş, o hataları gidererek şimdiki tipo tekniğini geliştirmiştir. Gutenberg sisteminde harfleri tek tek dökerek hazırlıyordu. Karakterin önce kalıbı hazırlanıyor, bu kalıp belli bir düzende çevresini de kaplayacak şekilde kurşun veya pirinç dökülerek matris elde ediliyordu. Matris tipo baskıda içine kurşunun dökülüp harfin kabartma şeklini aldığı ayrı ayrı harf kalıbıdır. Matrisler birden fazla kullanılabiliyorlardı. Yapılan bu matrisler istenilen işe göre elle dizilir, kalıbı oluşturulur. Daha sonra bu satırlar birleştirilerek işin tümünün kalıbı ortaya çıkar, bu kalıp üzerine de kurşun alaşımı dökülerek klişe levha hazırlanır. Burada Gutenberg harfleri ilk önce tunçtan dökmüş, fakat bu kağıdı delmiştir. Kurşun kullandığında ise baskı yapıldıkça harflerin çok çabuk ezildiğini görür. Bunun üzerine kurşun alaşımı dediğimiz, içinde Kalay ve Antimuan'ın da bulunduğu karışımı ortaya çıkarır. Hazırlanan bu kalıpların vidalı ve metal basit presler yardımıyla kağıda baskısı yaptırılıyordu. Klişe kalıp yüzeyine mürekkep sürülerek bu ahşap preslerden yeterince sıkıştırılarak baskı kağıda geçiriliyordu. 19. yüzyılın sonlarına kadar bu sistem makineleşerek devam etti. Artık ister tabaka, ister bobin kağıda hızlı baskı yapabilen mekanik baskı makineleri yapıldı. 1900'lerin başında ise matbaacılıkta yeni bir devir açıldı. 1904 yılında ofset baskı tekniği Amerikalı Ira W. Rubel tarafından bulundu. İlerleyen yıllardan günümüze kadar ofset teknolojisi çok gelişti ve günümüzde dijital baskı dediğimiz teknolojiye kadar ulaştı. Bu gelişmede bilgisayar teknolojisinin çok etkisi oldu. İlk zamanlar ofset hazırlıkta ve matbaa makinelerinin kumanda kısımlarında kullanılan bilgisayarlar, şu anda sektörün vazgeçilmez parçası olmuştur. Bundan sonra tarihi seyrinden sıyrılarak şu anda matbaacılık teknolojisi, baskı teknolojisinin çeşitliliği ve buna bağlı olarak yan sektörlerle ilgisini inceleyebiliriz. İnsan ihtiyaçlarındaki sınırsızlığa karşı baskı teknolojisi de sadece ofsette kalmamış, insanların tüm yöndeki baskı ihtiyaçlarını karşılamak için çeşitli baskı yöntemleri ortaya çıkmıştır. Baskı tekniklerini günümüzde 6 ana gruba ayırabiliriz. 1. Tipo (Yüksek) baskı 2. Serigrafi (Elek) baskı 3. Ofset baskı 4. Flekso baskı 5. Tifdruk (Çukur) baskı 6. Dijital Baskı 1. TIPO (YUKSEK) BASKI Teknik bakımdan ilk bulunan sistem olduğundan yukarıda da gelişimi anlatılmıştı. Yüksek baskı denmesinin sebebi basılacak yerlerin ana kalıp gövdesinden bir miktar yüksekte olmasıdır. Genelde kullanılan sistemi ile anlatacak olursak, mürekkep merdane sistemi, kalıp şasesi ve kâğıt kazanından oluşur. Altta gidip gelen kalıp şasesi ilk önce baştaki mürekkep merdanelerinden yüzeyine yeterince mürekkebi alır. Şase gidip gelme hareketinde mürekkebi alıp dönüşünde kâğıt kazanda tutulmuş silindirin üzerinden dönerek gitmesiyle kâğıda baskıyı gerçekleştirir. Gelişimi içinde elle baskıdan, motor ve buhar gücüyle çalışan, yarı elektronik hızlı makinelere kadar çeşitleri vardır. Buna bağlı olarak dizgi ve fotoğraf baskı işlemleri gelişmiştir. Dizgi için çeşitli makineler, fotoğraf baskısı için de klişe yöntemi kullanılmıştır. Örneğin günlük bir gazetede harflerin elle kumpaslarda dizilip, kalıpların oluşturulması işinde 10-15 kişi çalışırken, dizgi makineleriyle bu sayı 3-4 kişiye inmiştir. Fotoğraf baskılarında ise klişe yöntemi belli bir kaliteye kadar iş görmüştür. Klişesi çekilecek fotoğraf ilk önce fotoğrafik yöntemlerle tramlanarak filmi çekilir. Klişe, bu tramlı film klişe makinesinde, üzerinde özel bir katman (emülsiyon) bulunan kurşun levha üzerine tekrar fotoğrafik ve kimyasal yöntemlerle iş olan yerlerin yüksekte, iş olmayan yerlerin çukurlaşması sağlanarak yapılır. Şu anda bu sistemde genellikle fazla incelik istemeyen, az tirajlı işler yer yer basılmaktadır. Pilyaj, perforaj, numaratör, gofre ve kesim gibi işlerde ise hâlâ kullanılmaktadır
6) Çoğu kimsenin bildiği gibi şimdiki matbaacılığın temellerini atan Johannes Gutenberg değildir. Tarih boyunca yazıya dayalı eserlerin, belgelerin çoğaltılması, artık o işi meslek edinen kişilerce teker teker yazılarak yapılıyordu. Tabii bu çok uzun zaman alıyor ve çok emek istiyordu. Bu işlerin daha kolay olabileceğini düşünen ilk Çinliler olmuştur. Matbaa'nın temellerinin oluşmasında Çinliler'in ilk çalışmaları daha sonra batı milletlerine yol göstermiştir. Çinliler 2. yüzyılda mermer kabartma şekil ve yazıların üzerine ıslak kâğıt presliyor ve sonra da bu kâğıtları mürekkepliyorlardı. Dört yüzyıl sonra bunu değiştirdiler. Ağaç blokları oyarak basılacak iş kabartma hâline getiriliyor, daha sonra fırça ile mürekkep sürülüp, preslenerek kağıda baskı yapılıyordu. Bu yöntemle basımı yapılan en eski yapıtlar 764-770 arasında Japon İmparatoriçesi Şotoku'nun bastırdığı Budacı Büyüler, 868'de Çin'de basılan ve ilk basılmış kitap olarak bilinen 'Elmas Sutra' ve 932'den başlayarak 130 cilt halinde basılan bir Çin klâsik yapıtları koleksiyonudur. 11. yüzyıla gelindiğinde Çinliler tipo baskı sisteminin ilk modelini oluşturdular. Artık metni oluşturan şekil ve harf kalıpları yaparak bu kalıpları birden fazla işte kullanabilmeyi amaçlıyorlardı. Bu harfleri çeşitli kimyasal işlemlerden geçirerek sertleştiriyor, sonra metne göre dizip tekrar reçine ve mum gibi maddelerin yardımıyla birbirine tutturuyorlardı. Oluşan bu basit kalıptan baskı yapıldıktan sonra harf ve şekiller tekrar kullanılmak üzere sıcakta birbirinden ayrıştırılıyordu. Tarihin seyrinde bu yüzyıllardaki yoğun kavimler göçleri ile Çinliler'in buraya kadar geliştirdikleri baskı tekniği, Türklerle ve Moğollarla beraber doğu Avrupa'ya kadar taşındı. Avrupa'da matbaacılık Marco Polo'nun Çin'de gördüğü ve büyük bir ciddiyetle incelediği ağaç baskı bloklarıyla basım yöntemi (ksilografi) Avrupa'da 14. y.y.'da parşömenden kâğıda geçişle birlikte ortaya çıktı. Avrupa'da baskı ilk önce dinî eserlerin basımıyla başlar. Oymacılığın da gelişmesiyle birkaç sayfalık işler de basılabilmektedir. Tabi burada en büyük sorun harflerin ahşap olması ve fazla tiraj yapamadan dağılmasıdır. Harfler daha sonra dayanıklı metaller üzerinde denendi. Pirinç veya tunçtan oluşan baskı harfleri kil veya kurşun üzerine vurularak matrisi oluşturuluyor, bunun üzerine de kurşun dökülerek klişe levha oluşturuluyordu. TİPO DOĞUYOR 15. yüzyılda bir kuyumcu ustası olan Gutenberg, bu zamana kadar gelişen baskı ekipmanlarının eksiklerini bulmuş, o hataları gidererek şimdiki tipo tekniğini geliştirmiştir. Gutenberg sisteminde harfleri tek tek dökerek hazırlıyordu. Karakterin önce kalıbı hazırlanıyor, bu kalıp belli bir düzende çevresini de kaplayacak şekilde kurşun veya pirinç dökülerek matris elde ediliyordu. Matris tipo baskıda içine kurşunun dökülüp harfin kabartma şeklini aldığı ayrı ayrı harf kalıbıdır. Matrisler birden fazla kullanılabiliyorlardı. Yapılan bu matrisler istenilen işe göre elle dizilir, kalıbı oluşturulur. Daha sonra bu satırlar birleştirilerek işin tümünün kalıbı ortaya çıkar, bu kalıp üzerine de kurşun alaşımı dökülerek klişe levha hazırlanır. Burada Gutenberg harfleri ilk önce tunçtan dökmüş, fakat bu kağıdı delmiştir. Kurşun kullandığında ise baskı yapıldıkça harflerin çok çabuk ezildiğini görür. Bunun üzerine kurşun alaşımı dediğimiz, içinde Kalay ve Antimuan'ın da bulunduğu karışımı ortaya çıkarır. Hazırlanan bu kalıpların vidalı ve metal basit presler yardımıyla kağıda baskısı yaptırılıyordu. Klişe kalıp yüzeyine mürekkep sürülerek bu ahşap preslerden yeterince sıkıştırılarak baskı kağıda geçiriliyordu. 19. yüzyılın sonlarına kadar bu sistem makineleşerek devam etti. Artık ister tabaka, ister bobin kağıda hızlı baskı yapabilen mekanik baskı makineleri yapıldı. 1900'lerin başında ise matbaacılıkta yeni bir devir açıldı. 1904 yılında ofset baskı tekniği Amerikalı Ira W. Rubel tarafından bulundu. İlerleyen yıllardan günümüze kadar ofset teknolojisi çok gelişti ve günümüzde dijital baskı dediğimiz teknolojiye kadar ulaştı. Bu gelişmede bilgisayar teknolojisinin çok etkisi oldu. İlk zamanlar ofset hazırlıkta ve matbaa makinelerinin kumanda kısımlarında kullanılan bilgisayarlar, şu anda sektörün vazgeçilmez parçası olmuştur. Bundan sonra tarihi seyrinden sıyrılarak şu anda matbaacılık teknolojisi, baskı teknolojisinin çeşitliliği ve buna bağlı olarak yan sektörlerle ilgisini inceleyebiliriz. İnsan ihtiyaçlarındaki sınırsızlığa karşı baskı teknolojisi de sadece ofsette kalmamış, insanların tüm yöndeki baskı ihtiyaçlarını karşılamak için çeşitli baskı yöntemleri ortaya çıkmıştır. Baskı tekniklerini günümüzde 6 ana gruba ayırabiliriz. 1. Tipo (Yüksek) baskı 2. Serigrafi (Elek) baskı 3. Ofset baskı 4. Flekso baskı 5. Tifdruk (Çukur) baskı 6. Dijital Baskı 1. TIPO (YUKSEK) BASKI Teknik bakımdan ilk bulunan sistem olduğundan yukarıda da gelişimi anlatılmıştı. Yüksek baskı denmesinin sebebi basılacak yerlerin ana kalıp gövdesinden bir miktar yüksekte olmasıdır. Genelde kullanılan sistemi ile anlatacak olursak, mürekkep merdane sistemi, kalıp şasesi ve kâğıt kazanından oluşur. Altta gidip gelen kalıp şasesi ilk önce baştaki mürekkep merdanelerinden yüzeyine yeterince mürekkebi alır. Şase gidip gelme hareketinde mürekkebi alıp dönüşünde kâğıt kazanda tutulmuş silindirin üzerinden dönerek gitmesiyle kâğıda baskıyı gerçekleştirir. Gelişimi içinde elle baskıdan, motor ve buhar gücüyle çalışan, yarı elektronik hızlı makinelere kadar çeşitleri vardır. Buna bağlı olarak dizgi ve fotoğraf baskı işlemleri gelişmiştir. Dizgi için çeşitli makineler, fotoğraf baskısı için de klişe yöntemi kullanılmıştır. Örneğin günlük bir gazetede harflerin elle kumpaslarda dizilip, kalıpların oluşturulması işinde 10-15 kişi çalışırken, dizgi makineleriyle bu sayı 3-4 kişiye inmiştir. Fotoğraf baskılarında ise klişe yöntemi belli bir kaliteye kadar iş görmüştür. Klişesi çekilecek fotoğraf ilk önce fotoğrafik yöntemlerle tramlanarak filmi çekilir. Klişe, bu tramlı film klişe makinesinde, üzerinde özel bir katman (emülsiyon) bulunan kurşun levha üzerine tekrar fotoğrafik ve kimyasal yöntemlerle iş olan yerlerin yüksekte, iş olmayan yerlerin çukurlaşması sağlanarak yapılır. Şu anda bu sistemde genellikle fazla incelik istemeyen, az tirajlı işler yer yer basılmaktadır. Pilyaj, perforaj, numaratör, gofre ve kesim gibi işlerde ise hâlâ kullanılmaktadır
7) Çoğu kimsenin bildiği gibi şimdiki matbaacılığın temellerini atan Johannes Gutenberg değildir. Tarih boyunca yazıya dayalı eserlerin, belgelerin çoğaltılması, artık o işi meslek edinen kişilerce teker teker yazılarak yapılıyordu. Tabii bu çok uzun zaman alıyor ve çok emek istiyordu. Bu işlerin daha kolay olabileceğini düşünen ilk Çinliler olmuştur. Matbaa'nın temellerinin oluşmasında Çinliler'in ilk çalışmaları daha sonra batı milletlerine yol göstermiştir. Çinliler 2. yüzyılda mermer kabartma şekil ve yazıların üzerine ıslak kâğıt presliyor ve sonra da bu kâğıtları mürekkepliyorlardı. Dört yüzyıl sonra bunu değiştirdiler. Ağaç blokları oyarak basılacak iş kabartma hâline getiriliyor, daha sonra fırça ile mürekkep sürülüp, preslenerek kağıda baskı yapılıyordu. Bu yöntemle basımı yapılan en eski yapıtlar 764-770 arasında Japon İmparatoriçesi Şotoku'nun bastırdığı Budacı Büyüler, 868'de Çin'de basılan ve ilk basılmış kitap olarak bilinen 'Elmas Sutra' ve 932'den başlayarak 130 cilt halinde basılan bir Çin klâsik yapıtları koleksiyonudur. 11. yüzyıla gelindiğinde Çinliler tipo baskı sisteminin ilk modelini oluşturdular. Artık metni oluşturan şekil ve harf kalıpları yaparak bu kalıpları birden fazla işte kullanabilmeyi amaçlıyorlardı. Bu harfleri çeşitli kimyasal işlemlerden geçirerek sertleştiriyor, sonra metne göre dizip tekrar reçine ve mum gibi maddelerin yardımıyla birbirine tutturuyorlardı. Oluşan bu basit kalıptan baskı yapıldıktan sonra harf ve şekiller tekrar kullanılmak üzere sıcakta birbirinden ayrıştırılıyordu. Tarihin seyrinde bu yüzyıllardaki yoğun kavimler göçleri ile Çinliler'in buraya kadar geliştirdikleri baskı tekniği, Türklerle ve Moğollarla beraber doğu Avrupa'ya kadar taşındı. Avrupa'da matbaacılık Marco Polo'nun Çin'de gördüğü ve büyük bir ciddiyetle incelediği ağaç baskı bloklarıyla basım yöntemi (ksilografi) Avrupa'da 14. y.y.'da parşömenden kâğıda geçişle birlikte ortaya çıktı. Avrupa'da baskı ilk önce dinî eserlerin basımıyla başlar. Oymacılığın da gelişmesiyle birkaç sayfalık işler de basılabilmektedir. Tabi burada en büyük sorun harflerin ahşap olması ve fazla tiraj yapamadan dağılmasıdır. Harfler daha sonra dayanıklı metaller üzerinde denendi. Pirinç veya tunçtan oluşan baskı harfleri kil veya kurşun üzerine vurularak matrisi oluşturuluyor, bunun üzerine de kurşun dökülerek klişe levha oluşturuluyordu. TİPO DOĞUYOR 15. yüzyılda bir kuyumcu ustası olan Gutenberg, bu zamana kadar gelişen baskı ekipmanlarının eksiklerini bulmuş, o hataları gidererek şimdiki tipo tekniğini geliştirmiştir. Gutenberg sisteminde harfleri tek tek dökerek hazırlıyordu. Karakterin önce kalıbı hazırlanıyor, bu kalıp belli bir düzende çevresini de kaplayacak şekilde kurşun veya pirinç dökülerek matris elde ediliyordu. Matris tipo baskıda içine kurşunun dökülüp harfin kabartma şeklini aldığı ayrı ayrı harf kalıbıdır. Matrisler birden fazla kullanılabiliyorlardı. Yapılan bu matrisler istenilen işe göre elle dizilir, kalıbı oluşturulur. Daha sonra bu satırlar birleştirilerek işin tümünün kalıbı ortaya çıkar, bu kalıp üzerine de kurşun alaşımı dökülerek klişe levha hazırlanır. Burada Gutenberg harfleri ilk önce tunçtan dökmüş, fakat bu kağıdı delmiştir. Kurşun kullandığında ise baskı yapıldıkça harflerin çok çabuk ezildiğini görür. Bunun üzerine kurşun alaşımı dediğimiz, içinde Kalay ve Antimuan'ın da bulunduğu karışımı ortaya çıkarır. Hazırlanan bu kalıpların vidalı ve metal basit presler yardımıyla kağıda baskısı yaptırılıyordu. Klişe kalıp yüzeyine mürekkep sürülerek bu ahşap preslerden yeterince sıkıştırılarak baskı kağıda geçiriliyordu. 19. yüzyılın sonlarına kadar bu sistem makineleşerek devam etti. Artık ister tabaka, ister bobin kağıda hızlı baskı yapabilen mekanik baskı makineleri yapıldı. 1900'lerin başında ise matbaacılıkta yeni bir devir açıldı. 1904 yılında ofset baskı tekniği Amerikalı Ira W. Rubel tarafından bulundu. İlerleyen yıllardan günümüze kadar ofset teknolojisi çok gelişti ve günümüzde dijital baskı dediğimiz teknolojiye kadar ulaştı. Bu gelişmede bilgisayar teknolojisinin çok etkisi oldu. İlk zamanlar ofset hazırlıkta ve matbaa makinelerinin kumanda kısımlarında kullanılan bilgisayarlar, şu anda sektörün vazgeçilmez parçası olmuştur. Bundan sonra tarihi seyrinden sıyrılarak şu anda matbaacılık teknolojisi, baskı teknolojisinin çeşitliliği ve buna bağlı olarak yan sektörlerle ilgisini inceleyebiliriz. İnsan ihtiyaçlarındaki sınırsızlığa karşı baskı teknolojisi de sadece ofsette kalmamış, insanların tüm yöndeki baskı ihtiyaçlarını karşılamak için çeşitli baskı yöntemleri ortaya çıkmıştır. Baskı tekniklerini günümüzde 6 ana gruba ayırabiliriz. 1. Tipo (Yüksek) baskı 2. Serigrafi (Elek) baskı 3. Ofset baskı 4. Flekso baskı 5. Tifdruk (Çukur) baskı 6. Dijital Baskı 1. TIPO (YUKSEK) BASKI Teknik bakımdan ilk bulunan sistem olduğundan yukarıda da gelişimi anlatılmıştı. Yüksek baskı denmesinin sebebi basılacak yerlerin ana kalıp gövdesinden bir miktar yüksekte olmasıdır. Genelde kullanılan sistemi ile anlatacak olursak, mürekkep merdane sistemi, kalıp şasesi ve kâğıt kazanından oluşur. Altta gidip gelen kalıp şasesi ilk önce baştaki mürekkep merdanelerinden yüzeyine yeterince mürekkebi alır. Şase gidip gelme hareketinde mürekkebi alıp dönüşünde kâğıt kazanda tutulmuş silindirin üzerinden dönerek gitmesiyle kâğıda baskıyı gerçekleştirir. Gelişimi içinde elle baskıdan, motor ve buhar gücüyle çalışan, yarı elektronik hızlı makinelere kadar çeşitleri vardır. Buna bağlı olarak dizgi ve fotoğraf baskı işlemleri gelişmiştir. Dizgi için çeşitli makineler, fotoğraf baskısı için de klişe yöntemi kullanılmıştır. Örneğin günlük bir gazetede harflerin elle kumpaslarda dizilip, kalıpların oluşturulması işinde 10-15 kişi çalışırken, dizgi makineleriyle bu sayı 3-4 kişiye inmiştir. Fotoğraf baskılarında ise klişe yöntemi belli bir kaliteye kadar iş görmüştür. Klişesi çekilecek fotoğraf ilk önce fotoğrafik yöntemlerle tramlanarak filmi çekilir. Klişe, bu tramlı film klişe makinesinde, üzerinde özel bir katman (emülsiyon) bulunan kurşun levha üzerine tekrar fotoğrafik ve kimyasal yöntemlerle iş olan yerlerin yüksekte, iş olmayan yerlerin çukurlaşması sağlanarak yapılır. Şu anda bu sistemde genellikle fazla incelik istemeyen, az tirajlı işler yer yer basılmaktadır. Pilyaj, perforaj, numaratör, gofre ve kesim gibi işlerde ise hâlâ kullanılmaktadır
8) Çoğu kimsenin bildiği gibi şimdiki matbaacılığın temellerini atan Johannes Gutenberg değildir. Tarih boyunca yazıya dayalı eserlerin, belgelerin çoğaltılması, artık o işi meslek edinen kişilerce teker teker yazılarak yapılıyordu. Tabii bu çok uzun zaman alıyor ve çok emek istiyordu. Bu işlerin daha kolay olabileceğini düşünen ilk Çinliler olmuştur. Matbaa'nın temellerinin oluşmasında Çinliler'in ilk çalışmaları daha sonra batı milletlerine yol göstermiştir. Çinliler 2. yüzyılda mermer kabartma şekil ve yazıların üzerine ıslak kâğıt presliyor ve sonra da bu kâğıtları mürekkepliyorlardı. Dört yüzyıl sonra bunu değiştirdiler. Ağaç blokları oyarak basılacak iş kabartma hâline getiriliyor, daha sonra fırça ile mürekkep sürülüp, preslenerek kağıda baskı yapılıyordu. Bu yöntemle basımı yapılan en eski yapıtlar 764-770 arasında Japon İmparatoriçesi Şotoku'nun bastırdığı Budacı Büyüler, 868'de Çin'de basılan ve ilk basılmış kitap olarak bilinen 'Elmas Sutra' ve 932'den başlayarak 130 cilt halinde basılan bir Çin klâsik yapıtları koleksiyonudur. 11. yüzyıla gelindiğinde Çinliler tipo baskı sisteminin ilk modelini oluşturdular. Artık metni oluşturan şekil ve harf kalıpları yaparak bu kalıpları birden fazla işte kullanabilmeyi amaçlıyorlardı. Bu harfleri çeşitli kimyasal işlemlerden geçirerek sertleştiriyor, sonra metne göre dizip tekrar reçine ve mum gibi maddelerin yardımıyla birbirine tutturuyorlardı. Oluşan bu basit kalıptan baskı yapıldıktan sonra harf ve şekiller tekrar kullanılmak üzere sıcakta birbirinden ayrıştırılıyordu. Tarihin seyrinde bu yüzyıllardaki yoğun kavimler göçleri ile Çinliler'in buraya kadar geliştirdikleri baskı tekniği, Türklerle ve Moğollarla beraber doğu Avrupa'ya kadar taşındı. Avrupa'da matbaacılık Marco Polo'nun Çin'de gördüğü ve büyük bir ciddiyetle incelediği ağaç baskı bloklarıyla basım yöntemi (ksilografi) Avrupa'da 14. y.y.'da parşömenden kâğıda geçişle birlikte ortaya çıktı. Avrupa'da baskı ilk önce dinî eserlerin basımıyla başlar. Oymacılığın da gelişmesiyle birkaç sayfalık işler de basılabilmektedir. Tabi burada en büyük sorun harflerin ahşap olması ve fazla tiraj yapamadan dağılmasıdır. Harfler daha sonra dayanıklı metaller üzerinde denendi. Pirinç veya tunçtan oluşan baskı harfleri kil veya kurşun üzerine vurularak matrisi oluşturuluyor, bunun üzerine de kurşun dökülerek klişe levha oluşturuluyordu. TİPO DOĞUYOR 15. yüzyılda bir kuyumcu ustası olan Gutenberg, bu zamana kadar gelişen baskı ekipmanlarının eksiklerini bulmuş, o hataları gidererek şimdiki tipo tekniğini geliştirmiştir. Gutenberg sisteminde harfleri tek tek dökerek hazırlıyordu. Karakterin önce kalıbı hazırlanıyor, bu kalıp belli bir düzende çevresini de kaplayacak şekilde kurşun veya pirinç dökülerek matris elde ediliyordu. Matris tipo baskıda içine kurşunun dökülüp harfin kabartma şeklini aldığı ayrı ayrı harf kalıbıdır. Matrisler birden fazla kullanılabiliyorlardı. Yapılan bu matrisler istenilen işe göre elle dizilir, kalıbı oluşturulur. Daha sonra bu satırlar birleştirilerek işin tümünün kalıbı ortaya çıkar, bu kalıp üzerine de kurşun alaşımı dökülerek klişe levha hazırlanır. Burada Gutenberg harfleri ilk önce tunçtan dökmüş, fakat bu kağıdı delmiştir. Kurşun kullandığında ise baskı yapıldıkça harflerin çok çabuk ezildiğini görür. Bunun üzerine kurşun alaşımı dediğimiz, içinde Kalay ve Antimuan'ın da bulunduğu karışımı ortaya çıkarır. Hazırlanan bu kalıpların vidalı ve metal basit presler yardımıyla kağıda baskısı yaptırılıyordu. Klişe kalıp yüzeyine mürekkep sürülerek bu ahşap preslerden yeterince sıkıştırılarak baskı kağıda geçiriliyordu. 19. yüzyılın sonlarına kadar bu sistem makineleşerek devam etti. Artık ister tabaka, ister bobin kağıda hızlı baskı yapabilen mekanik baskı makineleri yapıldı. 1900'lerin başında ise matbaacılıkta yeni bir devir açıldı. 1904 yılında ofset baskı tekniği Amerikalı Ira W. Rubel tarafından bulundu. İlerleyen yıllardan günümüze kadar ofset teknolojisi çok gelişti ve günümüzde dijital baskı dediğimiz teknolojiye kadar ulaştı. Bu gelişmede bilgisayar teknolojisinin çok etkisi oldu. İlk zamanlar ofset hazırlıkta ve matbaa makinelerinin kumanda kısımlarında kullanılan bilgisayarlar, şu anda sektörün vazgeçilmez parçası olmuştur. Bundan sonra tarihi seyrinden sıyrılarak şu anda matbaacılık teknolojisi, baskı teknolojisinin çeşitliliği ve buna bağlı olarak yan sektörlerle ilgisini inceleyebiliriz. İnsan ihtiyaçlarındaki sınırsızlığa karşı baskı teknolojisi de sadece ofsette kalmamış, insanların tüm yöndeki baskı ihtiyaçlarını karşılamak için çeşitli baskı yöntemleri ortaya çıkmıştır. Baskı tekniklerini günümüzde 6 ana gruba ayırabiliriz. 1. Tipo (Yüksek) baskı 2. Serigrafi (Elek) baskı 3. Ofset baskı 4. Flekso baskı 5. Tifdruk (Çukur) baskı 6. Dijital Baskı 1. TIPO (YUKSEK) BASKI Teknik bakımdan ilk bulunan sistem olduğundan yukarıda da gelişimi anlatılmıştı. Yüksek baskı denmesinin sebebi basılacak yerlerin ana kalıp gövdesinden bir miktar yüksekte olmasıdır. Genelde kullanılan sistemi ile anlatacak olursak, mürekkep merdane sistemi, kalıp şasesi ve kâğıt kazanından oluşur. Altta gidip gelen kalıp şasesi ilk önce baştaki mürekkep merdanelerinden yüzeyine yeterince mürekkebi alır. Şase gidip gelme hareketinde mürekkebi alıp dönüşünde kâğıt kazanda tutulmuş silindirin üzerinden dönerek gitmesiyle kâğıda baskıyı gerçekleştirir. Gelişimi içinde elle baskıdan, motor ve buhar gücüyle çalışan, yarı elektronik hızlı makinelere kadar çeşitleri vardır. Buna bağlı olarak dizgi ve fotoğraf baskı işlemleri gelişmiştir. Dizgi için çeşitli makineler, fotoğraf baskısı için de klişe yöntemi kullanılmıştır. Örneğin günlük bir gazetede harflerin elle kumpaslarda dizilip, kalıpların oluşturulması işinde 10-15 kişi çalışırken, dizgi makineleriyle bu sayı 3-4 kişiye inmiştir. Fotoğraf baskılarında ise klişe yöntemi belli bir kaliteye kadar iş görmüştür. Klişesi çekilecek fotoğraf ilk önce fotoğrafik yöntemlerle tramlanarak filmi çekilir. Klişe, bu tramlı film klişe makinesinde, üzerinde özel bir katman (emülsiyon) bulunan kurşun levha üzerine tekrar fotoğrafik ve kimyasal yöntemlerle iş olan yerlerin yüksekte, iş olmayan yerlerin çukurlaşması sağlanarak yapılır. Şu anda bu sistemde genellikle fazla incelik istemeyen, az tirajlı işler yer yer basılmaktadır. Pilyaj, perforaj, numaratör, gofre ve kesim gibi işlerde ise hâlâ kullanılmaktadır
9) .
10) Çoğu kimsenin bildiği gibi şimdiki matbaacılığın temellerini atan Johannes Gutenberg değildir. Tarih boyunca yazıya dayalı eserlerin, belgelerin çoğaltılması, artık o işi meslek edinen kişilerce teker teker yazılarak yapılıyordu. Tabii bu çok uzun zaman alıyor ve çok emek istiyordu. Bu işlerin daha kolay olabileceğini düşünen ilk Çinliler olmuştur. Matbaa'nın temellerinin oluşmasında Çinliler'in ilk çalışmaları daha sonra batı milletlerine yol göstermiştir. Çinliler 2. yüzyılda mermer kabartma şekil ve yazıların üzerine ıslak kâğıt presliyor ve sonra da bu kâğıtları mürekkepliyorlardı. Dört yüzyıl sonra bunu değiştirdiler. Ağaç blokları oyarak basılacak iş kabartma hâline getiriliyor, daha sonra fırça ile mürekkep sürülüp, preslenerek kağıda baskı yapılıyordu. Bu yöntemle basımı yapılan en eski yapıtlar 764-770 arasında Japon İmparatoriçesi Şotoku'nun bastırdığı Budacı Büyüler, 868'de Çin'de basılan ve ilk basılmış kitap olarak bilinen 'Elmas Sutra' ve 932'den başlayarak 130 cilt halinde basılan bir Çin klâsik yapıtları koleksiyonudur. 11. yüzyıla gelindiğinde Çinliler tipo baskı sisteminin ilk modelini oluşturdular. Artık metni oluşturan şekil ve harf kalıpları yaparak bu kalıpları birden fazla işte kullanabilmeyi amaçlıyorlardı. Bu harfleri çeşitli kimyasal işlemlerden geçirerek sertleştiriyor, sonra metne göre dizip tekrar reçine ve mum gibi maddelerin yardımıyla birbirine tutturuyorlardı. Oluşan bu basit kalıptan baskı yapıldıktan sonra harf ve şekiller tekrar kullanılmak üzere sıcakta birbirinden ayrıştırılıyordu. Tarihin seyrinde bu yüzyıllardaki yoğun kavimler göçleri ile Çinliler'in buraya kadar geliştirdikleri baskı tekniği, Türklerle ve Moğollarla beraber doğu Avrupa'ya kadar taşındı. Avrupa'da matbaacılık Marco Polo'nun Çin'de gördüğü ve büyük bir ciddiyetle incelediği ağaç baskı bloklarıyla basım yöntemi (ksilografi) Avrupa'da 14. y.y.'da parşömenden kâğıda geçişle birlikte ortaya çıktı. Avrupa'da baskı ilk önce dinî eserlerin basımıyla başlar. Oymacılığın da gelişmesiyle birkaç sayfalık işler de basılabilmektedir. Tabi burada en büyük sorun harflerin ahşap olması ve fazla tiraj yapamadan dağılmasıdır. Harfler daha sonra dayanıklı metaller üzerinde denendi. Pirinç veya tunçtan oluşan baskı harfleri kil veya kurşun üzerine vurularak matrisi oluşturuluyor, bunun üzerine de kurşun dökülerek klişe levha oluşturuluyordu. TİPO DOĞUYOR 15. yüzyılda bir kuyumcu ustası olan Gutenberg, bu zamana kadar gelişen baskı ekipmanlarının eksiklerini bulmuş, o hataları gidererek şimdiki tipo tekniğini geliştirmiştir. Gutenberg sisteminde harfleri tek tek dökerek hazırlıyordu. Karakterin önce kalıbı hazırlanıyor, bu kalıp belli bir düzende çevresini de kaplayacak şekilde kurşun veya pirinç dökülerek matris elde ediliyordu. Matris tipo baskıda içine kurşunun dökülüp harfin kabartma şeklini aldığı ayrı ayrı harf kalıbıdır. Matrisler birden fazla kullanılabiliyorlardı. Yapılan bu matrisler istenilen işe göre elle dizilir, kalıbı oluşturulur. Daha sonra bu satırlar birleştirilerek işin tümünün kalıbı ortaya çıkar, bu kalıp üzerine de kurşun alaşımı dökülerek klişe levha hazırlanır. Burada Gutenberg harfleri ilk önce tunçtan dökmüş, fakat bu kağıdı delmiştir. Kurşun kullandığında ise baskı yapıldıkça harflerin çok çabuk ezildiğini görür. Bunun üzerine kurşun alaşımı dediğimiz, içinde Kalay ve Antimuan'ın da bulunduğu karışımı ortaya çıkarır. Hazırlanan bu kalıpların vidalı ve metal basit presler yardımıyla kağıda baskısı yaptırılıyordu. Klişe kalıp yüzeyine mürekkep sürülerek bu ahşap preslerden yeterince sıkıştırılarak baskı kağıda geçiriliyordu. 19. yüzyılın sonlarına kadar bu sistem makineleşerek devam etti. Artık ister tabaka, ister bobin kağıda hızlı baskı yapabilen mekanik baskı makineleri yapıldı. 1900'lerin başında ise matbaacılıkta yeni bir devir açıldı. 1904 yılında ofset baskı tekniği Amerikalı Ira W. Rubel tarafından bulundu. İlerleyen yıllardan günümüze kadar ofset teknolojisi çok gelişti ve günümüzde dijital baskı dediğimiz teknolojiye kadar ulaştı. Bu gelişmede bilgisayar teknolojisinin çok etkisi oldu. İlk zamanlar ofset hazırlıkta ve matbaa makinelerinin kumanda kısımlarında kullanılan bilgisayarlar, şu anda sektörün vazgeçilmez parçası olmuştur. Bundan sonra tarihi seyrinden sıyrılarak şu anda matbaacılık teknolojisi, baskı teknolojisinin çeşitliliği ve buna bağlı olarak yan sektörlerle ilgisini inceleyebiliriz. İnsan ihtiyaçlarındaki sınırsızlığa karşı baskı teknolojisi de sadece ofsette kalmamış, insanların tüm yöndeki baskı ihtiyaçlarını karşılamak için çeşitli baskı yöntemleri ortaya çıkmıştır. Baskı tekniklerini günümüzde 6 ana gruba ayırabiliriz. 1. Tipo (Yüksek) baskı 2. Serigrafi (Elek) baskı 3. Ofset baskı 4. Flekso baskı 5. Tifdruk (Çukur) baskı 6. Dijital Baskı 1. TIPO (YUKSEK) BASKI Teknik bakımdan ilk bulunan sistem olduğundan yukarıda da gelişimi anlatılmıştı. Yüksek baskı denmesinin sebebi basılacak yerlerin ana kalıp gövdesinden bir miktar yüksekte olmasıdır. Genelde kullanılan sistemi ile anlatacak olursak, mürekkep merdane sistemi, kalıp şasesi ve kâğıt kazanından oluşur. Altta gidip gelen kalıp şasesi ilk önce baştaki mürekkep merdanelerinden yüzeyine yeterince mürekkebi alır. Şase gidip gelme hareketinde mürekkebi alıp dönüşünde kâğıt kazanda tutulmuş silindirin üzerinden dönerek gitmesiyle kâğıda baskıyı gerçekleştirir. Gelişimi içinde elle baskıdan, motor ve buhar gücüyle çalışan, yarı elektronik hızlı makinelere kadar çeşitleri vardır. Buna bağlı olarak dizgi ve fotoğraf baskı işlemleri gelişmiştir. Dizgi için çeşitli makineler, fotoğraf baskısı için de klişe yöntemi kullanılmıştır. Örneğin günlük bir gazetede harflerin elle kumpaslarda dizilip, kalıpların oluşturulması işinde 10-15 kişi çalışırken, dizgi makineleriyle bu sayı 3-4 kişiye inmiştir. Fotoğraf baskılarında ise klişe yöntemi belli bir kaliteye kadar iş görmüştür. Klişesi çekilecek fotoğraf ilk önce fotoğrafik yöntemlerle tramlanarak filmi çekilir. Klişe, bu tramlı film klişe makinesinde, üzerinde özel bir katman (emülsiyon) bulunan kurşun levha üzerine tekrar fotoğrafik ve kimyasal yöntemlerle iş olan yerlerin yüksekte, iş olmayan yerlerin çukurlaşması sağlanarak yapılır. Şu anda bu sistemde genellikle fazla incelik istemeyen, az tirajlı işler yer yer basılmaktadır. Pilyaj, perforaj, numaratör, gofre ve kesim gibi işlerde ise hâlâ kullanılmaktadır
11) Çoğu kimsenin bildiği gibi şimdiki matbaacılığın temellerini atan Johannes Gutenberg değildir. Tarih boyunca yazıya dayalı eserlerin, belgelerin çoğaltılması, artık o işi meslek edinen kişilerce teker teker yazılarak yapılıyordu. Tabii bu çok uzun zaman alıyor ve çok emek istiyordu. Bu işlerin daha kolay olabileceğini düşünen ilk Çinliler olmuştur. Matbaa'nın temellerinin oluşmasında Çinliler'in ilk çalışmaları daha sonra batı milletlerine yol göstermiştir. Çinliler 2. yüzyılda mermer kabartma şekil ve yazıların üzerine ıslak kâğıt presliyor ve sonra da bu kâğıtları mürekkepliyorlardı. Dört yüzyıl sonra bunu değiştirdiler. Ağaç blokları oyarak basılacak iş kabartma hâline getiriliyor, daha sonra fırça ile mürekkep sürülüp, preslenerek kağıda baskı yapılıyordu. Bu yöntemle basımı yapılan en eski yapıtlar 764-770 arasında Japon İmparatoriçesi Şotoku'nun bastırdığı Budacı Büyüler, 868'de Çin'de basılan ve ilk basılmış kitap olarak bilinen 'Elmas Sutra' ve 932'den başlayarak 130 cilt halinde basılan bir Çin klâsik yapıtları koleksiyonudur. 11. yüzyıla gelindiğinde Çinliler tipo baskı sisteminin ilk modelini oluşturdular. Artık metni oluşturan şekil ve harf kalıpları yaparak bu kalıpları birden fazla işte kullanabilmeyi amaçlıyorlardı. Bu harfleri çeşitli kimyasal işlemlerden geçirerek sertleştiriyor, sonra metne göre dizip tekrar reçine ve mum gibi maddelerin yardımıyla birbirine tutturuyorlardı. Oluşan bu basit kalıptan baskı yapıldıktan sonra harf ve şekiller tekrar kullanılmak üzere sıcakta birbirinden ayrıştırılıyordu. Tarihin seyrinde bu yüzyıllardaki yoğun kavimler göçleri ile Çinliler'in buraya kadar geliştirdikleri baskı tekniği, Türklerle ve Moğollarla beraber doğu Avrupa'ya kadar taşındı. Avrupa'da matbaacılık Marco Polo'nun Çin'de gördüğü ve büyük bir ciddiyetle incelediği ağaç baskı bloklarıyla basım yöntemi (ksilografi) Avrupa'da 14. y.y.'da parşömenden kâğıda geçişle birlikte ortaya çıktı. Avrupa'da baskı ilk önce dinî eserlerin basımıyla başlar. Oymacılığın da gelişmesiyle birkaç sayfalık işler de basılabilmektedir. Tabi burada en büyük sorun harflerin ahşap olması ve fazla tiraj yapamadan dağılmasıdır. Harfler daha sonra dayanıklı metaller üzerinde denendi. Pirinç veya tunçtan oluşan baskı harfleri kil veya kurşun üzerine vurularak matrisi oluşturuluyor, bunun üzerine de kurşun dökülerek klişe levha oluşturuluyordu. TİPO DOĞUYOR 15. yüzyılda bir kuyumcu ustası olan Gutenberg, bu zamana kadar gelişen baskı ekipmanlarının eksiklerini bulmuş, o hataları gidererek şimdiki tipo tekniğini geliştirmiştir. Gutenberg sisteminde harfleri tek tek dökerek hazırlıyordu. Karakterin önce kalıbı hazırlanıyor, bu kalıp belli bir düzende çevresini de kaplayacak şekilde kurşun veya pirinç dökülerek matris elde ediliyordu. Matris tipo baskıda içine kurşunun dökülüp harfin kabartma şeklini aldığı ayrı ayrı harf kalıbıdır. Matrisler birden fazla kullanılabiliyorlardı. Yapılan bu matrisler istenilen işe göre elle dizilir, kalıbı oluşturulur. Daha sonra bu satırlar birleştirilerek işin tümünün kalıbı ortaya çıkar, bu kalıp üzerine de kurşun alaşımı dökülerek klişe levha hazırlanır. Burada Gutenberg harfleri ilk önce tunçtan dökmüş, fakat bu kağıdı delmiştir. Kurşun kullandığında ise baskı yapıldıkça harflerin çok çabuk ezildiğini görür. Bunun üzerine kurşun alaşımı dediğimiz, içinde Kalay ve Antimuan'ın da bulunduğu karışımı ortaya çıkarır. Hazırlanan bu kalıpların vidalı ve metal basit presler yardımıyla kağıda baskısı yaptırılıyordu. Klişe kalıp yüzeyine mürekkep sürülerek bu ahşap preslerden yeterince sıkıştırılarak baskı kağıda geçiriliyordu. 19. yüzyılın sonlarına kadar bu sistem makineleşerek devam etti. Artık ister tabaka, ister bobin kağıda hızlı baskı yapabilen mekanik baskı makineleri yapıldı. 1900'lerin başında ise matbaacılıkta yeni bir devir açıldı. 1904 yılında ofset baskı tekniği Amerikalı Ira W. Rubel tarafından bulundu. İlerleyen yıllardan günümüze kadar ofset teknolojisi çok gelişti ve günümüzde dijital baskı dediğimiz teknolojiye kadar ulaştı. Bu gelişmede bilgisayar teknolojisinin çok etkisi oldu. İlk zamanlar ofset hazırlıkta ve matbaa makinelerinin kumanda kısımlarında kullanılan bilgisayarlar, şu anda sektörün vazgeçilmez parçası olmuştur. Bundan sonra tarihi seyrinden sıyrılarak şu anda matbaacılık teknolojisi, baskı teknolojisinin çeşitliliği ve buna bağlı olarak yan sektörlerle ilgisini inceleyebiliriz. İnsan ihtiyaçlarındaki sınırsızlığa karşı baskı teknolojisi de sadece ofsette kalmamış, insanların tüm yöndeki baskı ihtiyaçlarını karşılamak için çeşitli baskı yöntemleri ortaya çıkmıştır. Baskı tekniklerini günümüzde 6 ana gruba ayırabiliriz. 1. Tipo (Yüksek) baskı 2. Serigrafi (Elek) baskı 3. Ofset baskı 4. Flekso baskı 5. Tifdruk (Çukur) baskı 6. Dijital Baskı 1. TIPO (YUKSEK) BASKI Teknik bakımdan ilk bulunan sistem olduğundan yukarıda da gelişimi anlatılmıştı. Yüksek baskı denmesinin sebebi basılacak yerlerin ana kalıp gövdesinden bir miktar yüksekte olmasıdır. Genelde kullanılan sistemi ile anlatacak olursak, mürekkep merdane sistemi, kalıp şasesi ve kâğıt kazanından oluşur. Altta gidip gelen kalıp şasesi ilk önce baştaki mürekkep merdanelerinden yüzeyine yeterince mürekkebi alır. Şase gidip gelme hareketinde mürekkebi alıp dönüşünde kâğıt kazanda tutulmuş silindirin üzerinden dönerek gitmesiyle kâğıda baskıyı gerçekleştirir. Gelişimi içinde elle baskıdan, motor ve buhar gücüyle çalışan, yarı elektronik hızlı makinelere kadar çeşitleri vardır. Buna bağlı olarak dizgi ve fotoğraf baskı işlemleri gelişmiştir. Dizgi için çeşitli makineler, fotoğraf baskısı için de klişe yöntemi kullanılmıştır. Örneğin günlük bir gazetede harflerin elle kumpaslarda dizilip, kalıpların oluşturulması işinde 10-15 kişi çalışırken, dizgi makineleriyle bu sayı 3-4 kişiye inmiştir. Fotoğraf baskılarında ise klişe yöntemi belli bir kaliteye kadar iş görmüştür. Klişesi çekilecek fotoğraf ilk önce fotoğrafik yöntemlerle tramlanarak filmi çekilir. Klişe, bu tramlı film klişe makinesinde, üzerinde özel bir katman (emülsiyon) bulunan kurşun levha üzerine tekrar fotoğrafik ve kimyasal yöntemlerle iş olan yerlerin yüksekte, iş olmayan yerlerin çukurlaşması sağlanarak yapılır. Şu anda bu sistemde genellikle fazla incelik istemeyen, az tirajlı işler yer yer basılmaktadır. Pilyaj, perforaj, numaratör, gofre ve kesim gibi işlerde ise hâlâ kullanılmaktadır
12) Çoğu kimsenin bildiği gibi şimdiki matbaacılığın temellerini atan Johannes Gutenberg değildir. Tarih boyunca yazıya dayalı eserlerin, belgelerin çoğaltılması, artık o işi meslek edinen kişilerce teker teker yazılarak yapılıyordu. Tabii bu çok uzun zaman alıyor ve çok emek istiyordu. Bu işlerin daha kolay olabileceğini düşünen ilk Çinliler olmuştur. Matbaa'nın temellerinin oluşmasında Çinliler'in ilk çalışmaları daha sonra batı milletlerine yol göstermiştir. Çinliler 2. yüzyılda mermer kabartma şekil ve yazıların üzerine ıslak kâğıt presliyor ve sonra da bu kâğıtları mürekkepliyorlardı. Dört yüzyıl sonra bunu değiştirdiler. Ağaç blokları oyarak basılacak iş kabartma hâline getiriliyor, daha sonra fırça ile mürekkep sürülüp, preslenerek kağıda baskı yapılıyordu. Bu yöntemle basımı yapılan en eski yapıtlar 764-770 arasında Japon İmparatoriçesi Şotoku'nun bastırdığı Budacı Büyüler, 868'de Çin'de basılan ve ilk basılmış kitap olarak bilinen 'Elmas Sutra' ve 932'den başlayarak 130 cilt halinde basılan bir Çin klâsik yapıtları koleksiyonudur. 11. yüzyıla gelindiğinde Çinliler tipo baskı sisteminin ilk modelini oluşturdular. Artık metni oluşturan şekil ve harf kalıpları yaparak bu kalıpları birden fazla işte kullanabilmeyi amaçlıyorlardı. Bu harfleri çeşitli kimyasal işlemlerden geçirerek sertleştiriyor, sonra metne göre dizip tekrar reçine ve mum gibi maddelerin yardımıyla birbirine tutturuyorlardı. Oluşan bu basit kalıptan baskı yapıldıktan sonra harf ve şekiller tekrar kullanılmak üzere sıcakta birbirinden ayrıştırılıyordu. Tarihin seyrinde bu yüzyıllardaki yoğun kavimler göçleri ile Çinliler'in buraya kadar geliştirdikleri baskı tekniği, Türklerle ve Moğollarla beraber doğu Avrupa'ya kadar taşındı. Avrupa'da matbaacılık Marco Polo'nun Çin'de gördüğü ve büyük bir ciddiyetle incelediği ağaç baskı bloklarıyla basım yöntemi (ksilografi) Avrupa'da 14. y.y.'da parşömenden kâğıda geçişle birlikte ortaya çıktı. Avrupa'da baskı ilk önce dinî eserlerin basımıyla başlar. Oymacılığın da gelişmesiyle birkaç sayfalık işler de basılabilmektedir. Tabi burada en büyük sorun harflerin ahşap olması ve fazla tiraj yapamadan dağılmasıdır. Harfler daha sonra dayanıklı metaller üzerinde denendi. Pirinç veya tunçtan oluşan baskı harfleri kil veya kurşun üzerine vurularak matrisi oluşturuluyor, bunun üzerine de kurşun dökülerek klişe levha oluşturuluyordu. TİPO DOĞUYOR 15. yüzyılda bir kuyumcu ustası olan Gutenberg, bu zamana kadar gelişen baskı ekipmanlarının eksiklerini bulmuş, o hataları gidererek şimdiki tipo tekniğini geliştirmiştir. Gutenberg sisteminde harfleri tek tek dökerek hazırlıyordu. Karakterin önce kalıbı hazırlanıyor, bu kalıp belli bir düzende çevresini de kaplayacak şekilde kurşun veya pirinç dökülerek matris elde ediliyordu. Matris tipo baskıda içine kurşunun dökülüp harfin kabartma şeklini aldığı ayrı ayrı harf kalıbıdır. Matrisler birden fazla kullanılabiliyorlardı. Yapılan bu matrisler istenilen işe göre elle dizilir, kalıbı oluşturulur. Daha sonra bu satırlar birleştirilerek işin tümünün kalıbı ortaya çıkar, bu kalıp üzerine de kurşun alaşımı dökülerek klişe levha hazırlanır. Burada Gutenberg harfleri ilk önce tunçtan dökmüş, fakat bu kağıdı delmiştir. Kurşun kullandığında ise baskı yapıldıkça harflerin çok çabuk ezildiğini görür. Bunun üzerine kurşun alaşımı dediğimiz, içinde Kalay ve Antimuan'ın da bulunduğu karışımı ortaya çıkarır. Hazırlanan bu kalıpların vidalı ve metal basit presler yardımıyla kağıda baskısı yaptırılıyordu. Klişe kalıp yüzeyine mürekkep sürülerek bu ahşap preslerden yeterince sıkıştırılarak baskı kağıda geçiriliyordu. 19. yüzyılın sonlarına kadar bu sistem makineleşerek devam etti. Artık ister tabaka, ister bobin kağıda hızlı baskı yapabilen mekanik baskı makineleri yapıldı. 1900'lerin başında ise matbaacılıkta yeni bir devir açıldı. 1904 yılında ofset baskı tekniği Amerikalı Ira W. Rubel tarafından bulundu. İlerleyen yıllardan günümüze kadar ofset teknolojisi çok gelişti ve günümüzde dijital baskı dediğimiz teknolojiye kadar ulaştı. Bu gelişmede bilgisayar teknolojisinin çok etkisi oldu. İlk zamanlar ofset hazırlıkta ve matbaa makinelerinin kumanda kısımlarında kullanılan bilgisayarlar, şu anda sektörün vazgeçilmez parçası olmuştur. Bundan sonra tarihi seyrinden sıyrılarak şu anda matbaacılık teknolojisi, baskı teknolojisinin çeşitliliği ve buna bağlı olarak yan sektörlerle ilgisini inceleyebiliriz. İnsan ihtiyaçlarındaki sınırsızlığa karşı baskı teknolojisi de sadece ofsette kalmamış, insanların tüm yöndeki baskı ihtiyaçlarını karşılamak için çeşitli baskı yöntemleri ortaya çıkmıştır. Baskı tekniklerini günümüzde 6 ana gruba ayırabiliriz. 1. Tipo (Yüksek) baskı 2. Serigrafi (Elek) baskı 3. Ofset baskı 4. Flekso baskı 5. Tifdruk (Çukur) baskı 6. Dijital Baskı 1. TIPO (YUKSEK) BASKI Teknik bakımdan ilk bulunan sistem olduğundan yukarıda da gelişimi anlatılmıştı. Yüksek baskı denmesinin sebebi basılacak yerlerin ana kalıp gövdesinden bir miktar yüksekte olmasıdır. Genelde kullanılan sistemi ile anlatacak olursak, mürekkep merdane sistemi, kalıp şasesi ve kâğıt kazanından oluşur. Altta gidip gelen kalıp şasesi ilk önce baştaki mürekkep merdanelerinden yüzeyine yeterince mürekkebi alır. Şase gidip gelme hareketinde mürekkebi alıp dönüşünde kâğıt kazanda tutulmuş silindirin üzerinden dönerek gitmesiyle kâğıda baskıyı gerçekleştirir. Gelişimi içinde elle baskıdan, motor ve buhar gücüyle çalışan, yarı elektronik hızlı makinelere kadar çeşitleri vardır. Buna bağlı olarak dizgi ve fotoğraf baskı işlemleri gelişmiştir. Dizgi için çeşitli makineler, fotoğraf baskısı için de klişe yöntemi kullanılmıştır. Örneğin günlük bir gazetede harflerin elle kumpaslarda dizilip, kalıpların oluşturulması işinde 10-15 kişi çalışırken, dizgi makineleriyle bu sayı 3-4 kişiye inmiştir. Fotoğraf baskılarında ise klişe yöntemi belli bir kaliteye kadar iş görmüştür. Klişesi çekilecek fotoğraf ilk önce fotoğrafik yöntemlerle tramlanarak filmi çekilir. Klişe, bu tramlı film klişe makinesinde, üzerinde özel bir katman (emülsiyon) bulunan kurşun levha üzerine tekrar fotoğrafik ve kimyasal yöntemlerle iş olan yerlerin yüksekte, iş olmayan yerlerin çukurlaşması sağlanarak yapılır. Şu anda bu sistemde genellikle fazla incelik istemeyen, az tirajlı işler yer yer basılmaktadır. Pilyaj, perforaj, numaratör, gofre ve kesim gibi işlerde ise hâlâ kullanılmaktadır
13) Çoğu kimsenin bildiği gibi şimdiki matbaacılığın temellerini atan Johannes Gutenberg değildir. Tarih boyunca yazıya dayalı eserlerin, belgelerin çoğaltılması, artık o işi meslek edinen kişilerce teker teker yazılarak yapılıyordu. Tabii bu çok uzun zaman alıyor ve çok emek istiyordu. Bu işlerin daha kolay olabileceğini düşünen ilk Çinliler olmuştur. Matbaa'nın temellerinin oluşmasında Çinliler'in ilk çalışmaları daha sonra batı milletlerine yol göstermiştir. Çinliler 2. yüzyılda mermer kabartma şekil ve yazıların üzerine ıslak kâğıt presliyor ve sonra da bu kâğıtları mürekkepliyorlardı. Dört yüzyıl sonra bunu değiştirdiler. Ağaç blokları oyarak basılacak iş kabartma hâline getiriliyor, daha sonra fırça ile mürekkep sürülüp, preslenerek kağıda baskı yapılıyordu. Bu yöntemle basımı yapılan en eski yapıtlar 764-770 arasında Japon İmparatoriçesi Şotoku'nun bastırdığı Budacı Büyüler, 868'de Çin'de basılan ve ilk basılmış kitap olarak bilinen 'Elmas Sutra' ve 932'den başlayarak 130 cilt halinde basılan bir Çin klâsik yapıtları koleksiyonudur. 11. yüzyıla gelindiğinde Çinliler tipo baskı sisteminin ilk modelini oluşturdular. Artık metni oluşturan şekil ve harf kalıpları yaparak bu kalıpları birden fazla işte kullanabilmeyi amaçlıyorlardı. Bu harfleri çeşitli kimyasal işlemlerden geçirerek sertleştiriyor, sonra metne göre dizip tekrar reçine ve mum gibi maddelerin yardımıyla birbirine tutturuyorlardı. Oluşan bu basit kalıptan baskı yapıldıktan sonra harf ve şekiller tekrar kullanılmak üzere sıcakta birbirinden ayrıştırılıyordu. Tarihin seyrinde bu yüzyıllardaki yoğun kavimler göçleri ile Çinliler'in buraya kadar geliştirdikleri baskı tekniği, Türklerle ve Moğollarla beraber doğu Avrupa'ya kadar taşındı. Avrupa'da matbaacılık Marco Polo'nun Çin'de gördüğü ve büyük bir ciddiyetle incelediği ağaç baskı bloklarıyla basım yöntemi (ksilografi) Avrupa'da 14. y.y.'da parşömenden kâğıda geçişle birlikte ortaya çıktı. Avrupa'da baskı ilk önce dinî eserlerin basımıyla başlar. Oymacılığın da gelişmesiyle birkaç sayfalık işler de basılabilmektedir. Tabi burada en büyük sorun harflerin ahşap olması ve fazla tiraj yapamadan dağılmasıdır. Harfler daha sonra dayanıklı metaller üzerinde denendi. Pirinç veya tunçtan oluşan baskı harfleri kil veya kurşun üzerine vurularak matrisi oluşturuluyor, bunun üzerine de kurşun dökülerek klişe levha oluşturuluyordu. TİPO DOĞUYOR 15. yüzyılda bir kuyumcu ustası olan Gutenberg, bu zamana kadar gelişen baskı ekipmanlarının eksiklerini bulmuş, o hataları gidererek şimdiki tipo tekniğini geliştirmiştir. Gutenberg sisteminde harfleri tek tek dökerek hazırlıyordu. Karakterin önce kalıbı hazırlanıyor, bu kalıp belli bir düzende çevresini de kaplayacak şekilde kurşun veya pirinç dökülerek matris elde ediliyordu. Matris tipo baskıda içine kurşunun dökülüp harfin kabartma şeklini aldığı ayrı ayrı harf kalıbıdır. Matrisler birden fazla kullanılabiliyorlardı. Yapılan bu matrisler istenilen işe göre elle dizilir, kalıbı oluşturulur. Daha sonra bu satırlar birleştirilerek işin tümünün kalıbı ortaya çıkar, bu kalıp üzerine de kurşun alaşımı dökülerek klişe levha hazırlanır. Burada Gutenberg harfleri ilk önce tunçtan dökmüş, fakat bu kağıdı delmiştir. Kurşun kullandığında ise baskı yapıldıkça harflerin çok çabuk ezildiğini görür. Bunun üzerine kurşun alaşımı dediğimiz, içinde Kalay ve Antimuan'ın da bulunduğu karışımı ortaya çıkarır. Hazırlanan bu kalıpların vidalı ve metal basit presler yardımıyla kağıda baskısı yaptırılıyordu. Klişe kalıp yüzeyine mürekkep sürülerek bu ahşap preslerden yeterince sıkıştırılarak baskı kağıda geçiriliyordu. 19. yüzyılın sonlarına kadar bu sistem makineleşerek devam etti. Artık ister tabaka, ister bobin kağıda hızlı baskı yapabilen mekanik baskı makineleri yapıldı. 1900'lerin başında ise matbaacılıkta yeni bir devir açıldı. 1904 yılında ofset baskı tekniği Amerikalı Ira W. Rubel tarafından bulundu. İlerleyen yıllardan günümüze kadar ofset teknolojisi çok gelişti ve günümüzde dijital baskı dediğimiz teknolojiye kadar ulaştı. Bu gelişmede bilgisayar teknolojisinin çok etkisi oldu. İlk zamanlar ofset hazırlıkta ve matbaa makinelerinin kumanda kısımlarında kullanılan bilgisayarlar, şu anda sektörün vazgeçilmez parçası olmuştur. Bundan sonra tarihi seyrinden sıyrılarak şu anda matbaacılık teknolojisi, baskı teknolojisinin çeşitliliği ve buna bağlı olarak yan sektörlerle ilgisini inceleyebiliriz. İnsan ihtiyaçlarındaki sınırsızlığa karşı baskı teknolojisi de sadece ofsette kalmamış, insanların tüm yöndeki baskı ihtiyaçlarını karşılamak için çeşitli baskı yöntemleri ortaya çıkmıştır. Baskı tekniklerini günümüzde 6 ana gruba ayırabiliriz. 1. Tipo (Yüksek) baskı 2. Serigrafi (Elek) baskı 3. Ofset baskı 4. Flekso baskı 5. Tifdruk (Çukur) baskı 6. Dijital Baskı 1. TIPO (YUKSEK) BASKI Teknik bakımdan ilk bulunan sistem olduğundan yukarıda da gelişimi anlatılmıştı. Yüksek baskı denmesinin sebebi basılacak yerlerin ana kalıp gövdesinden bir miktar yüksekte olmasıdır. Genelde kullanılan sistemi ile anlatacak olursak, mürekkep merdane sistemi, kalıp şasesi ve kâğıt kazanından oluşur. Altta gidip gelen kalıp şasesi ilk önce baştaki mürekkep merdanelerinden yüzeyine yeterince mürekkebi alır. Şase gidip gelme hareketinde mürekkebi alıp dönüşünde kâğıt kazanda tutulmuş silindirin üzerinden dönerek gitmesiyle kâğıda baskıyı gerçekleştirir. Gelişimi içinde elle baskıdan, motor ve buhar gücüyle çalışan, yarı elektronik hızlı makinelere kadar çeşitleri vardır. Buna bağlı olarak dizgi ve fotoğraf baskı işlemleri gelişmiştir. Dizgi için çeşitli makineler, fotoğraf baskısı için de klişe yöntemi kullanılmıştır. Örneğin günlük bir gazetede harflerin elle kumpaslarda dizilip, kalıpların oluşturulması işinde 10-15 kişi çalışırken, dizgi makineleriyle bu sayı 3-4 kişiye inmiştir. Fotoğraf baskılarında ise klişe yöntemi belli bir kaliteye kadar iş görmüştür. Klişesi çekilecek fotoğraf ilk önce fotoğrafik yöntemlerle tramlanarak filmi çekilir. Klişe, bu tramlı film klişe makinesinde, üzerinde özel bir katman (emülsiyon) bulunan kurşun levha üzerine tekrar fotoğrafik ve kimyasal yöntemlerle iş olan yerlerin yüksekte, iş olmayan yerlerin çukurlaşması sağlanarak yapılır. Şu anda bu sistemde genellikle fazla incelik istemeyen, az tirajlı işler yer yer basılmaktadır. Pilyaj, perforaj, numaratör, gofre ve kesim gibi işlerde ise hâlâ kullanılmaktadır
14) .
15) .
16) .

Önerilen/İstenen Ders Kaynakları

1- Çağdaş sanatla ilgili yayınlar sergiler ve müzelerin gezilmesi internetten uluslararası sanatçıların yapmış oldukları eserlerin izlenmesi Thames & Hudson, " British Prints From The Machine AgeRhytms of Modern Life 1914-1939", Museum of Fine Arts Boston & Metropolitan Museum of Art , 2008Felix BRUNNER( Çev: Feyyaz Yaman ) "Gravürün El Kitabı", 2001Martin FRITSCH, , "Käthe Kollwitz Zeichnung.Grafik.Plastik" – E.A.Seemann - Germany / 2004H.Müjde Ayan, "Kadın Devrimci Ruhu İle Käthe Kollwitz",Sone Yayınları, 2010ATAR, Atilla: Başlangıcından Günümüze Taşbaskı, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Yayınları,1995Hasan KIRAN, "Ağaç Baskı Sanatı", Bellek Yayınları 2010Levent TOSUN, "Mustafa Aslıer Monografisi" Haylaz Sanat Yayıncılık, 2011İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi ( İMOGA )

Planlanan Öğrenim Faaliyetleri Ve Eğitim Yöntemi

1) Anlatım
2) Soru-Cevap
3) Tartışma
4) Alıştırma ve Uygulama
5) Gösteri
6) Model Yapma
7) Rol Yapma
8) Grup Çalışması
9) Benzetim
10) Beyin Fırtınası
11) Altı Şapka Metodu
12) Örnek Olay
13) Laboratuvar/Çalıştay
14) Bireysel Çalışma
15) Problem Çözme
16) Proje Temelli Öğrenme


Değerlendirme Yöntemi ve Ölçütleri

Yarıyıl İçi Çalışmalarının Başarıya Oranı

30%

 

Sayı

Yüzde

Yarıyıl İçi Çalışmaları

Ara Sınav

1

30%

Uygulama

2

40%

Ödev

2

30%

 

Yarıyıl Sonu Sınavının Başarıya Oranı

70%

Toplam

100%

Dersin Eğitim Dili

Türkçe

Mesleki Uygulama

İstenmemekte